Türkiye genelinde son aylarda en temel ihtiyaçlardan biri olan içme suyu fiyatlarında gözle görülür bir artış yaşanıyor. Büyükşehirlerde damacana ve paketli su fiyatlarındaki yükseliş, hem hane bütçesini hem de işletmeleri doğrudan etkiliyor.
İstanbul’da 19 litrelik bir damacananın resmi tarifesi 110 TL civarında olsa da, piyasada evlere teslim edilen suyun fiyatı 135 TL’den başlayarak bazı markalarda 190–195 TL’ye kadar çıkıyor. İade edilecek boş damacanası olmayan tüketiciler için talep edilen ücretin 250–300 TL’ye ulaşması ise dikkat çekiyor.
Fiyat Artışında Gerekçesiz Tırmanış
Sektör araştırmaları, damacana suyun gerçek maliyetinin satış fiyatına oranla yok denecek kadar az olduğunu gösteriyor. Türkiye Gazetesi’nin verilerine göre, 150 TL’ye satılan bir damacananın içindeki suyun maliyeti yalnızca 1,5–3 TL arasında değişiyor. Kalan tutar; ambalaj, pazarlama, dağıtım ve hizmet bedellerinden oluşuyor. Ancak uzmanlar, nakliye ve personel giderlerinde son bir yılda önemli bir artış olmadığını, dolayısıyla fiyatlardaki bu sıçramanın ekonomik gerekçelerle açıklanmasının güç olduğunu belirtiyor.
İstanbul Sucular ve Meşrubatçılar Odası Başkanı Ahmet Turan Akkaya da aynı görüşte. Akkaya, “Hiçbir makul neden yokken yapılan bu zamları kabul etmiyoruz. Markaları Ticaret Bakanlığı’na şikâyet ettik” diyerek sektördeki kontrolsüz fiyat artışlarına tepki gösterdi. Akkaya ayrıca, yerli markaların son dönemde geri planda kaldığını, Türkiye pazarında faaliyet gösteren 22 su firmasının yabancı sermaye kontrolünde olduğunu vurguladı. Bu durumun fiyat oluşumlarında dış etkenlerin payını artırdığı ifade ediliyor.
Rekabet Kurumu’nun geçtiğimiz mayıs ayında sektördeki iki büyük firmaya “fiyat anlaşması” iddiasıyla 26 milyon TL idari para cezası kesmesi, piyasadaki dengesizliğin ciddiyetini bir kez daha ortaya koydu. Ancak uzmanlara göre bu ceza, firmaların yıllık cirolarıyla karşılaştırıldığında caydırıcı olmaktan uzak kaldı.
Tüketici Şikâyetleri Artıyor
Yüksek fiyatların yanı sıra, tüketici tarafında hizmet kalitesine yönelik memnuniyetsizlik de artıyor. Vatandaşlardan gelen şikâyetler arasında kirli veya yosunlaşmış damacanalar, geç teslimatlar, kötü koku ve hijyen eksikliği öne çıkıyor. Bazı restoran ve işletmelerde 330 ml’lik küçük şişe suların 30 TL’den 90 TL’ye kadar satılması ise tepkileri büyütüyor. Bu fiyatlar bazı durumlarda yüzde 500’ü aşan kâr marjlarına işaret ediyor.
Ticaret Bakanlığı, artan şikâyetler üzerine fahiş fiyat uygulayan işletmelere karşı ülke çapında denetim başlattı. Ancak denetimlere rağmen, fiyat farklılıkları hâlâ ciddi boyutlarda. Aynı su markasının 19 litrelik damacanası toptan satış noktalarında 35 TL’ye kadar bulunabilirken, evlere teslim edildiğinde fiyat dört ila beş kat artabiliyor. Vatandaşlar bu farkı “hizmet bedeli” olarak ödemek zorunda kalırken, bazıları artık damacana yerine arıtma cihazlarına yöneliyor.
Su sektörü temsilcileri, sürdürülebilir fiyat politikaları oluşturulmadığı takdirde tüketici güveninin tamamen kaybolabileceği uyarısında bulunuyor. Uzmanlar, enerji, taşıma ve ambalaj maliyetlerindeki dalgalanmalara rağmen bu kadar yüksek fiyat farklarının ancak “piyasa disiplinsizliğiyle” açıklanabileceğini belirtiyor.
Damacana su artık birçok aile için lüks haline geldi. Fiyatlardaki bu olağanüstü artışın temel gerekçesi belirsizliğini korurken, denetimlerin ne kadar etkili olacağı önümüzdeki dönemde netleşecek.