Ekonomi ve hukuk çevreleri, vatandaşların sıkça karşılaştığı bir konuda uyarıda bulundu: “90 gün kuralı.” Gayrimenkul devrinden miras paylaşımına, kredi kartı borçlarından ipotek işlemlerine kadar birçok alanda belirli süreler içinde işlem yapılması gerektiğini hatırlatan uzmanlar, bu sürelere dikkat edilmemesi halinde hem hukuki hem de maddi kayıpların yaşanabileceğini söylüyor.
Hisseli tapular ve banka borçları konusunda son dönemde artan dava dosyaları, konunun önemini bir kez daha gündeme taşıdı. Uzmanlara göre, 90 günlük süre yalnızca bir prosedür değil; vatandaşın hakkını koruyan kritik bir yasal sınır.
Hisseli Tapularda “Ön Alım Hakkı” İçin 90 Günlük Zaman Penceresi
Tapu ve gayrimenkul işlemleriyle ilgili en çok merak edilen konulardan biri, hisseli mülklerdeki ön alım (şufa) hakkı. Hukukçular, bir taşınmazın hissedarlarından birinin payını üçüncü kişiye satması durumunda, diğer hissedarların bu satışa müdahale edebilme hakkına sahip olduğunu ancak bu hakkın süresinin sınırsız olmadığını belirtiyor. Türk Medeni Kanunu’na göre, satışın öğrenilmesinden itibaren 90 gün içinde dava açılmadığı takdirde bu hak ortadan kalkıyor.
Gayrimenkul hukukçusu Av. Serkan Demir, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söylüyor: “Vatandaşlar, özellikle köy yerlerinde ya da aile mülklerinde, diğer hissedarın satış yaptığını öğrense bile çoğu zaman süreci ciddiye almıyor. Ancak 90 gün geçtikten sonra artık hiçbir şekilde müdahale edilemiyor. Bu da mülkiyet hakkının kaybedilmesi anlamına geliyor.”
Demir’e göre, söz konusu süre yalnızca hisseli satışlara uygulanıyor ve tüm tapu işlemlerini kapsamıyor. Ancak vatandaşların bu farkı bilmemesi nedeniyle pek çok dava, zamanaşımı nedeniyle düşüyor. Bu nedenle hem alıcıların hem de mevcut hissedarların satış duyurularını yakından takip etmesi büyük önem taşıyor.
Kredi Kartı Borçlarında 90 Gün Sonrası Yasal Takip Başlıyor
Finans sektöründe de “90 gün kuralı” aynı derecede önemli. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, kredi kartı borçlarını üç ay boyunca ödemeyen kullanıcıların dosyaları yasal takibe düşüyor. Bu durum yalnızca faiz yükü anlamına gelmiyor; kişinin kredi notu düşüyor, ileride kredi ya da finansman kullanma şansı da ciddi şekilde azalıyor.
Finans uzmanı Selin Aydın, bu sürecin önemine dikkat çekerek şunları söylüyor: “Birçok kişi, borcun sadece bankaya karşı bir yükümlülük olduğunu sanıyor. Oysa ödeme yapılmadığında bu durum kişisel finans geçmişine işleniyor. 90 gün sonunda dosya icra sürecine girerse, kişi yıllar boyunca kredi kullanmakta zorlanabiliyor. Ayrıca, bankalar bu kayıtları ortak sistemde paylaştığı için olumsuz sicil diğer finans kuruluşlarına da yansıyor.”
Aydın, özellikle asgari tutarın ödenmemesinin bile uzun vadede olumsuz etki yarattığını belirtiyor. Bu nedenle, küçük gecikmelerin bile göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguluyor.
“Süreler Bir Formalite Değil, Hak Kaybı Nedeni”
Uzmanlar, hem gayrimenkul hem de finansal işlemlerde 90 günlük sürelerin yalnızca idari bir formalite olarak görülmemesi gerektiğini hatırlatıyor. Tapu işlemlerinde süresinde dava açmamak mülkiyet hakkının kaybedilmesine, borçlarda ise finansal sicilin bozulmasına neden oluyor. Bu durum, bireylerin hem maddi hem de hukuki açıdan uzun vadeli mağduriyetler yaşamasına yol açabiliyor.
Hukukçular, vatandaşlara özellikle yılın son çeyreğinde bu tür işlemleri ertelememeleri uyarısında bulunuyor. Zira yıl sonuna doğru artan işlem yoğunluğu, bazı başvuruların gecikmesine ve hak düşümüne neden olabiliyor. Bu nedenle hem noter hem de banka süreçlerinde takvimlerin dikkatle planlanması gerekiyor.